içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

GÖNÜL BAŞKENTİM İSLÂHİYE’M

Dostlar günlük yaşamın karmaşası içinde sık sık kullandığımız ve küçük bir selamlaşma ritüeli olarak kabul ettiğimiz “nasılsınız?” sorusuna artık memlekete hasret giden,

-Eh işte Nazım gibiyim, demek geliyor içimden.

Çünkü, gönül başkentimize gelişimiz uzadıkça bütün hüzünler gelip teslim aliyor ruhunuzu.

Size kalan hayalinizle, çocukluğunuzdan bugüne dair tek tek düşünüp başlıyorsunuz;

Şıhlar Nahiyesinin Antep garasını,

Fevzipaşa'nın gara trenini,

Dağ köylülerin oduncularını,

Yazı köylerinden yoğurt getirenlerini, harıl harıl ter akıtan çiftçilerini kısaca akın akın dört bir yandan gelen o güzel insanları gönül dünyanızda müebbete mahkûm edip başlıyorsunuz onlarla volta atmaya...

Dolu dolu birikmiş hasretimiz gurbette talan olmuş, teslim olmuşuz umursuzca yalnızlığa.

Dört bir tarafım yorgun artik bırakmak istiyorum kendimi bahçelerimizdeki öksüz ve sahipsiz kalan kırılmış dalların koynuna …

Özlüyorum gurbette, yorulmuşuz özlemekten seni, sevdamizin en ağır tarafı ve en nazlı çiçeği sensin eyy memleket!

Havanı

Suyunu

Rüzgârını,

Dalinda açan çiçeğini koklamayı özlemişiz memleket.

Erik çaldığım bahçelerini, çelik çomak oynadığım sokaklarını sevgiyle kucaklayıp koklamak istiyorum seni memleket.

Çünkü:

Buralarda öylesine ruhsuz, öylesine cansız ki her şey...

İnanin ihanet bile acısız!

Dağlarında kar var yok sanki kelebekler uçuyor uçmuyor sanki adeta yeşilsiz ve renksiz kalmışız çırılçıplak bir kentin tam ortasında.

Yağmurlar yağınca ben senin yağmurunu özlüyorum, delicesine koşup ıslandığım o deli rüzgârını hayalliyorum seni ey memleket...

Sohbetler sahte, gülüşler sahte, insanlar beyhude ve acımasız, sıcak bir gülüş yok senin o ağız dolusu gülüşlerini özledim memleket.

Orta kahvede candan emekçilerini,

Camlı kahvedeki sevgili gençlerini,

Çarşındaki Yörüklerini,

Çiçek Lokantanı,

Sebze Halini, kasaplarıní ve manavlarını bir bir özledim hepsini daha ne yazayım bilmem ki ey memleket!

Ne yazık ki yıllardır iç acıtan kalabalıkların içinde yalnızlaşan ruhumuzla yaşamaya alışan bizler; mis gibi kokan topraklarımızdan uzağız.

Kurdini Tepesine çıkıp haykırmak istiyorum, sokaklarına bırakıp geldiğim gençliğimi sıkı sıkı sakla geliyorum sana ey memleket.

Bir bir gezeceğim seni, tozlu topraklarından, her ne kadar yıkılıp viran olmuş olsan da sarılacağım sana sımsıkı...

Ve asla bırakmak yok, unutmak yok!

Sen benim gönül başkentim İslâhiye’msin

Eyy memleket!!!

Bu yazı 1001 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI