-
Eğitimci Ökkeş AKKAYA
Tarih: 04-06-2025 15:50:00
Güncelleme: 04-06-2025 15:50:00
İnsanlar dostlarını çıkar için değil de hatır sormak için aramalı demiştim genç bir arkadaşımla oturduğum çilingir sofrasında.
İki dudağımın arasından hey gidi yıllar hey sözcükleri dökülüvermişti birden, çünkü parayı adam yerine koymadığımız İslahiye geldi yine aklıma dedim kendine.
Genç arkadaşım,
- Ya hocam bu İslâhiye nasıl bir yer ki hep anlatıyon, ne özelliği var ki sonuçta doğuda küçük bir kasaba, deyince bana.
Evet, dostum dedim, haritaya bakınca bizi gelişmemiş bir kasaba olarak görürler haklısın!
Ama inan ki ön yargayla bile gelen yabancı dostlarımızla o yıllardaki tek eğlencemiz olan yazlık sinemaları kadınlı, erkekli hınca hınç doldururduk ki izlediğimiz filmlerde, yakası açılmadık küfürler olmazdı ama Ayhan Işık ve Belgin Doruk'la fakir zengin aşkını mutlu sonla bitirerek bizi kandıran filmler bile olsa hepimiz mutlu olmuş hali takınıp sinema kültürüne sahip çikar ve önem verirdik.
Kasabamızdaki yabancılar o yıllarda bile çağdaş davranışlarımıza, onlara olan saygımıza, yardımseverliğimize tanıklık ettikleri için ayrılık günü geldiğinde ağlayarak giderlerdi.
Ki, bizim o yıllardaki toplumsal ahlâkımızda, insanları Euro ve dolardan daha kıymetli olarak gören bir halkımız vardı(!)
-Keşke komşuculuk ilişkimizi görseydin dedim.
Adeta bacı gardaş gibi yaşar, çocukların başı okşanır kucağa da alınırdı da kimseciklerin de aklına bir şeycikler gelmezdi be dedim.
Bak dedim bizim kasabamızda:
Çoğu insanlar yoksuldu ama hasiyetleri zengin bir o kadar da namusluydu, şu paranın bir değil iki gözü kör olsun deyince!
-Niye ki dedi?
- O ne derse o oldu ama onurlu insanlar pert oldu.
- O yüzden ayaklar baş, başlar ayak oldu!
- Ve o yüzdendir ki o gün bugün memleketimize bir haller oldu dedim.
-Ah gidi yıllar ah diye devam ettim anlatmaya dostuma.
-Bazılarımızın şiarı tek yol devrim, bazılarımızınki ise tek yol ülkücülüktü
Ne devrim yapabildik ;ne de ülkümüzü gerçekleştirebildik!!!
Hiçbiri olmadı ama maalesef her şey onuruyla yasamak için boyun bükmeyen dimdik insanlara oldu...
Ve genç dostuma dedim ki:
-İnanç sisteminde tebessüm sadaka olarak geçer. Tatlı bir söz sıcak bir gülüş, insani ilişkilerde değerli aparatlardır.
Bu alanlarda bonkör olmalıyız.
Bana formül ne deyince, çok basit dedim:
Tatlı bir söz, sıcak bir gülüş!
Genç dostum tebessümle yüzüme baktı
Ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın meşhur otuz beş yaş şiirindeki mısralarıyla bitirdi sohbetimizi.
“Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim,
Yalandır kaygısız olduğum yalan."
- Ya hocam dedi.
İnsan gibi kültür de değişiyor, iyi komşuluk ilişkilerine dayalı mahalle kültürü de.
-Evet, hocam öyle ya da böyle değişiyor işte her şey dedi.
Dedim haklısın.
Hey gidi yılların İslâhiyeliliği hey diye içimde fırtınalar koparken telefonum çaldı.
Karşıdaki kişi sevdiğim değerli bir İslâhiyeli Hamza Kölemen'den başkası değildi.
Abi, dedi.
-Nurdağ’lı dostlar, İstanbul’da dernekleşiyor onlarla dayanışmamız gerekiyor.
-Tabi ki omuz veririz seve seve Hamza, İslâhiye ve Nurdağı bizim ortak medeniyetlerimiz dedim.
Bu duygularla güzel bir sabaha buluşmak üzere vedalaşıp sözleşirken Hamza kardeşimin bilgi akışıyla yeni heyecanlara dalıp gitmiştim oturduğumuz mekânda.