içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İSLÂHİYE’NİN PELE'Sİ KARA TEVFİK!

Şirin kasabamızda yetişen ve bugün yaşayan bir efsane olan kara çocuğu anlatmak, zor olmaktan öte, bir sorumluluk ve yöntemsel bir tutarlılık gerektirir. Çünkü kara çocuk yaşamını ilkesel bir düzlemde sürdürmeyi öncelemiştir hep.

O, hangi tarihsel kesitte bu kimliği edinmiş ve mücadele etmişse o tarihsel bağlam içinde onurlu ve duygu yüklü bir yol hikâyesiyle yürüyeceğiz bugün.

Ve onunla yürürken bazı duraklarda iki damla yaş süzülecek yanaklarımızdan.

 Çünkü tazecik, incecik, dimdik bir başağın İslâhiye sokaklarında asılı kalan hatıralarına el sallayacağız bugün…

     1952 yıllarının İslâhiye’sinde Ağustos’un olanca sıcaklığı hüküm sürerken geniş bir avluda mutluluk halayları çekiliyor.

Kara Çocuk doğdu diye sanmayın(!)

Amcası Antepli Ali'nin ortağı Kasap Çerkez’in kaynının düğünü oluyor ve davul güm güm edince kara çocuk daha fazla duramıyor ve dünyaya merhaba diyor.

Adeta Babası Mustafa Usta, kara çocuğun gelişini kutlarcasına halaydan hiç çıkmaz o gün.

Kasaba eşrafından zengin bir aileye ve toplumsal muhafazakâr gelenekleriyle saygın bir sülaleye sahiptir Kara Tevfik.

  Cevdetpasa mahallesi onun hayatında önemli yer tutar. İlkokul’a bu mahallede, ilk futbola burada başlamıştır çünkü…

 Mahalleden can arkadaşlarından, Mustafa Bayraktar ile birlikte beyaz atlet üzerine Yeşilova yazdırarak forma yaparlar tüm arkadaşlarına ve çıkarlar toprak sahalara.

 O yılların gözde topçusu Ökkeş Abacı'dır.

Kara çocuk, Abacı'nin futboluna ve stiline hayrandır o yıllarda.

Hatta birçok dost sohbetlerinde ayakkabılarını bile taşıdım der hiç komplekse girmeden.

Uzun sürmeden

Kara Çocuk efsanesi başlar kasabamızda.

Eski pazar yerinde, şimdiki sağlık ocağının bulunduğu boydan boya olan genişçe toprak saha biz çocukların mutlulukla kucaklaştığı yerlerdir o yıllarda.

 Artık Kara Tevfik olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Lokantayı kırıp top oynamaya gitmeler çoğalır. Futbol yetenekleri doğuştan bir Allah vergisidir adeta.

Öylesine hünerleri etkileyicidir ki biz çocuklar onun antrenmanlarını bile kaçırmaz ve hayranlıkla izlemeye giderdik…

İşte bu yaşanmışlıklar, kasabamizda ve bütün bölgemizde Kara Tevfik'in hayran kitlesini çoğaltıyor, duymayan, bilmeyen kalmıyor inanılmaz bir sevgi seli oluşarak adeta kasabamızın Metin Oktay’ı gibi görülüyordu. Ve herkes tarafından sayılıp seviliyordu…

İnanılmaz süratı, zeki, güçlü ve yetenekleri Kara Tevfik'i çok genç yaşta Gaziantep merkezinde de efsaneleşmesini sağlamıştı.

Gaziantep'in en köklü kulübü Çınarlı hemen kapar onu.

Genç milli takıma seçilir ve Diyarbakır’da maça çıkarak inanılmaz başarılara imza atar.

O yıllarda 2. Ligde ve bölgenin popüler takımı Ceyhanspor'un oldukça ciddi miktarlardaki maddi transfer teklifini ret eder.

Çünkü onun için söz vermek çok değerlidir.

Karşıyaka’nın 1.ligden ikinci lige düşmüş olmasına rağmen verdiği sözden dönmez 1972-1973 futbol sezonunda Karşıyaka’nın acar futbolcusu olarak transfer olur.

Fakat burada adam kayırmacılığıyla yüzleşir.

Yeteneklerin değil, eş dost hemşehri olanların kadroya daha çok yazıldığını görür.

Böyle bir ortamda dahi yılmayarak  inatla mücadele eder ve Manisa-Turgutluspora transfer olur .

Aynı yıllar Ege Üniversitesi öğrencisidir.

Ege Üniversitesinin futbol takımının da on numara futbolcusudur.

Öyle yeteneklere sahipti ki tercihlerini futbol için yapsa İstanbul takımlarının efsane futbolcusu olması içten bile değildi!

Kara Çocuğun sevgisi kasabamızda öylesine yaygındır ki ,Çolaklar Köyünün mazlum ve mağdur çocuğu Pappe ve kasabamızın Mecnunu Abidin bile o nu içselleştirmiş  ve müthiş sevgiyle bağlılıkları bugün bile hafızlarımızda yerini korumakta olan bir gerçeklik olarak durmaktadir.

Pappe, kasabamızın şirin bir maskotuydu adeta.

Gizlice bir yerlerden çıkar, peehh diyerek korkutur ve muzipçe bir kenara çekilir iki elini birbirine vurup  kendin den geçercesine alkışlar , eğilip bükülüp gülmekten yerlere yatardi bizleri korkuturken ..

Pappe, kara çocuğa öylesine bağlıdır ki o yokken bile pazar filesini sırtlayıp anneyi evine  götürecek kadar  soylu bir sevgiyle bağlıdır ona...

Deli Abidin aynı Pappe gibi kara çocuğu hiç unutmaz!

Hatta yıllarca görmediği Kara Çocuğu ilk gördüğünde hoş geldin Tevfik der ve kucaklar onu...Oysa Abidin bir mecnundur aslında.

O hayata küstür ve kimseyle konuşmamaktadır.

Çünkü Abidin kara sevdalıdır ve akli melekelerini yitirmiş sokakların mecnunu bir halde kasabanın bütün sokaklarını arşınlayıp gezmektedir yıllardır.

Kara çocuk cani kadar sevdiği kasabasından ve sevenlerinden uzak diyarlarda okul, futbol ve siyasi kavgası üçleminde bir yol ayrımına girecektir o yıllarda...  

O yoksul halkının ve gençliğin dertleriyle dertlenen devrimci bir yola çevirdi pusulasını.

Onun için artik memleket meselesi daha öncelikliydi.

Çok sevdiği futbolu, bin bir emekle kazandığı üniversitesini ikinci plana iterek, çevrelendiği feodal kuşatmasını yarar ve uzun ince yolun isimsiz bir neferi olmaya doğru yol alır.

Her şeyi göze alan mücadeleci bir çizginin oluşumuna adamaya başlar kendini.

Gittiği yol dumanlı ve pusludur!

Buna rağmen asla, yılgınlığa kapılıp köreltmez yüreğini!

İnsana ve insan ilişkilerine değer vererek ilerlediği bu yolun keskin virajları kardeşleştiği yoldaşlar getirir kendisine.

Çünkü o hayatının her anında dayanışmacı ve paylaşımcı bir kişiliktir.

Devrimci aydınlanmasında, sosyolojik, teolojik, antropolojik, sosyal ve siyasi dönüşümlerini,  değişimlerini ve gelişimini oldukça ileri seviyelere taşımıştır artık.

Tabii bütün bunlar kolay gerçekleşmez.

Bu süreçte ağır bedeller öder.

1980’nin en baskıcı dönemlerinde, 141/1 den yargılanır ceza alarak mahpusa düşer. Buca, Sakarya ve Çanakkale E tipleri yeni yerleşim birimleridir artık(!) Kara çocuk uzun süre çileler çekerek yatar buralarda.

İnfaz yasalarındaki değişiklikten yararlanıp 1986 yılında özgürlüğüne kavuşur.

Tutunamaz kendi topraklarında.

Bir can yoldaşı alır onu Romanya’ya götürür.

Uzun yıllar orada kalır ve çalışır.

Pek çok zorlukların yaşanıp yazıldığı günümüzün dünyasında o evrensel dünya barışına olan inancıyla yaşadığı toplumuna, yaktığı ışıkla yarınları aydınlatmayı sürdürüyor. Biz de ona bu yolculukta bir kardeş selamı çakıyor, esenlikler diliyoruz.

Bu yazı 1301 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI