içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

MEMLEKET ÇOCUKLARI: ABDAL İBO…

        Yaz mevsiminin, mehtaplı gecelerinde yıldızlar ne güzel görülürdü bizim oralarda.

        Gözlerimizle resmederken onları yüreğimize bir bir aydınlık sayfalar açardı pırıltıları.

      Kadim coğrafyamızda, bu pırıltılar altında kır çiçeği kadar narin, dağ dumanı kadar dik memleket çocuklarımız vardı bizim. Bugün bile belleklerimizde kayıtlı kalmış türkü gibidir onlar…

 İşte bir sonbaharın soğuk esen rüzgârlarıyla birlikte dalından kopup giden, Abdal İbo'muzu anmak ve anlatmak istiyorum sizlere.

  Nufus adi Halil İbrahim Baştemur du. Ama tüm İslahiye onu “Abdal İbo” bilirdi!

Orman yeşili gözlerinden nilüferler açan bir yakışıklı ayni zamanda yiğit bir delikanlıydı o!

İslahiyespor’un acar kalecisi, düğünlerin kıvrak figürlü Abdal İbo'su idi o!

 Laf aramızda benim de akrabamdı.

 Benden büyüktü ama nerede görse beni mahcup eder:

-Dayı merhaba.

-Bir emrin var mı?

Der, sevgi dolu bakışlarıyla uzaklaşır giderdi.

  Bizim oralarda abdal dediğimiz müzisyen kardeşlerimizle inanılmaz dostluğu tüm İslâhiyeliler bilirdi. Onlarla yer, onlarla içerdi adeta.

Abdal İbo'muzun cenazesinde o müzisyen dediğimiz abdal kardeşlerimiz kendi cenazeleri gibi sahiplenmişlerdi onu.

Öylesine bir adamdır ki İbo,bir gün eve atletle gelir.

 Tüm aile şaşkınlık içindedir!

 Ağabeyi Alaattin sorar tatlı bir dille,

-Edem gömleğin nerede?

-Valla abi eve gelirken bir işçi gördüm.

-Baktım gömleği yırtık ona verdim.

Diyecek kadar insandı o!

Abdal İbo, öğrencilik hayatı pek başarılı değildir.

Haylazdır ve kavgacıdır.

Kimseye eyvallahı yoktur.

Ama hiç bir zaman mağduru ezmez, haklının ve güçsüzün yanındadır hep.

Lise yıllarında sürgün olur.

Kırıkhan’da okur lise ikiyi.

Orada da olmaz ve döner tekrar memleketine.

Dayımın oğlu olan İbrahim Yağız matematik öğretmeni olarak dönmüştür o yıllarda ilçemize.

İbrahim Yağız’a bir sınıf verilir.

Girer derse, aman Allah’ım o da ne? Aynı sıralarda oturduğu sınıf arkadaşları.

En başta Abdal İbo, Mehmet Çalık, Afke Ökkeş,Musa Selli...

 Bizim dayıoğlu girdiği gibi çıkar sınıftan müdüre gider.

 -Ben o sınıfa girmem der!

 Müdür sebebini sorar.

-Hepsi sınıf arkadaşım yahu ben nasıl gireyim? der.

Abdal İbo, sınıf arkadaşı öğretmenine aslında müthiş saygı duymakla birlikte sevgi beslemektedir diğer arkadaşları gibi ama İbrahim Yağız, sınıf arkadaşlarına öğretmenlik yapmayı kabul etmez.

Tatlı yaramazlıklarıyla, çapkınlıklarıyla inişli çıkışlı bir yaşamıyla memleketin hırçın ve ele avuca sığmaz çocuğu Abdal İbo,  o yıllarda ayni zamanda İslahiyespor’un gözü pek kalecisidir de!

İnanılmaz kurtarışları ve saha içindeki hareketleri nedeniyle müthiş bir hayran kitlesi vardır.

Tüm kasabanın sevgilisi olan İbo, öyle bir kalecidir ki ünü ilçemiz dışına taşmış, ikinciliğin flaş takımı olan bugünkü statüsüyle Türkiye Trendyol Süper  Ligine çıkacak favori ve başa güreşen Tarsus Spor gibi bir takım  Abdal İbo'yu transfer etmek istemektedir o yıllarda.

Fakat maalesef rahmetli babası Mehmet amca, transfer olmasına izin vermeyerek  Türkiye çapında bir kaleci olmasını engellemiş oluyordu belki de !

Abdal İbo futbolu birakır ve memurluk hayatına atılır.

Onun parayı adam yerine koymadığı davranışlarına tanıklık eden bir arkadaşımdan dinlemiştim.

Mersin’de görev yaptığı yıllarda girdiği lokantaya İslâhiyelilerin parası benden der ve gizlice ödeyip arkasına bakmadan çekip gidermiş o.

Kısacık yaşamına birçok güzellikleri bırakarak çok genç yaşta aramızdan koptu gitti Abdal İbo’muz.

Geride bıraktığı birçok acılı yüreklerde hâlâ yaşıyor ve yaşatılıyor olduğuna eminim ben.

Belki de İbo'muz orman renkli gözlerinde nilüferler yüzdürüp bir yerlerde bize gülümsüyordur kim bilir...

Bu yazı 1568 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI