içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

30 ŞUBAT’SIZ, STRESSİZ BİR SINIR GEÇİŞİ

Yıllar önceydi… Arabamla Kırklareli Dereköy Gümrük Kapısı’ndan Kırım’a gitmek için Bulgaristan’a girmek üzereyim. Bundan önceki yıllarda yaptığım seyahatlerde, gümrüklerden geçerken yaşadığım bir stresi, endişeyi ve sıkıntıyı bu defa yaşamıyorum. Gümrük memurlarına ve polislere, pasaportumu rahatlıkla uzatacağım. Artık doğum tarihimden dolayı resmî görevliler tarafından, diğer insanlardan ayrılarak, sorguya çekilmeyeceğim. Pasaport haricinde ilâve belge sunmayacağım. Doğum tarihimin gerçek olduğunu, hem de 30 Şubat 1950 olduğunu ispatlamak zorunda kalmayacağım! 30 Şubat’ı yaşamayacağım için mutluyum.  Çünkü doğum tarihimi değiştirdim. Mesele şu: Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde 1950 yılı başlarında doğmuşum. 1956 yılında da, rahmetle babamın koyunlarını ve develerini satarak, göçebe hayata veda ettiğimizi ve İslâhiye’de yerleşik hayata başladığımızı hatırlıyorum. Doğum tarihimin kesin ay ve günü meçhul... O yıllarda ailem göçebe... Hayat kıl çadırlarda (kara çadır) devam ediyor. Ailenin geçim kaynağı koyunları... Tipik bir Yörük ailesi... Ailemizin koyunları ve develeri tek varlıkları... Yazın Kayseri civarına, Erciyes Dağı eteklerine yaylaya göçülüp, kışın İslâhiye civarına kışlamak üzere dönülüyor... Ulaşım aracı esas itibariyle develer... Göç yaklaşık bir ay sürüyor. Koyunlar ayrı yollardan, deve kervanları yüklendikleri çadır ve ev eşyalarıyla ayrı yollardan hedefe gidiyor. Yörüklerin mutat hayatı... Rahmetli babam, Edirne’de 3 yıl askerlik yapmış. Komutanlarından Salih Omurtak Paşa’yı çok sevmiş. Ben doğduğumda adımı ona izafeten koymuş. Nüfusa kaydedilmem hemen yapılmamış. Aradan 4 yıl geçtikten sonra, ihtiyaç duyulduğundan olsa gerek, o sırada İslâhiye yakınlarında, bulundukları köy muhtarına gidip doğum ilmühaberi tanzim ettirmiş ve beni nüfusa kaydettirmiş. Buraya kadar herhangi bir anormallik görülmüyor.

 

1954 yılında Gaziantep/İslâhiye/ Hanağzı Köyü Muhtarı, rahmetli Ahmet Adil ALLÜŞOĞLU düzenlediği doğum ilmühaberinde doğum tarihimi 30.02.1950 olarak yazmış. Yani 30 Şubat... Nüfus Müdürlüğü kayıtlarına da böyle geçmiş. Lise yıllarına kadar bu durum benim de dikkatimi çekmedi. Öğrendikten sonra da hiçbir problem çıkarmadığı için, tarih tashihine ihtiyaç duymadım. Hatta olmayan bir doğum tarihi taşımak bana zevk de vermeye başladı. Yıllar yılı, hiçbir doğum günü kutlaması yapmadan, iki sene öncesine kadar “olmayan bir doğum tarihi” ile hayatımı sürdürdüm. Bilgisayarların yaygın olarak kullanılmasına kadar da hiçbir problemle karşılaşmadım. Yurt dışı seyahatlerimde gümrük kapılarında kayıtlar el yazısı ile yapıldığından 30 Şubat tarihi hiçbir memurun dikkatini çekmedi. Hatta bazı bilgisayar işlemlerinde bile problem olmadı. Ancak, gelişmiş bilgisayarların kullanımının yaygınlaşması bütün bu gidişatı bozdu. “Tüfek çıktı, mertlik bozuldu”.  Beş altı yıl önce, bir grup arkadaşımla, Edirne Kapıkule gümrük kapısından Bulgaristan’a arabayla girişimizde turnikede, pasaportları Bulgar görevliye uzattık. Diğerlerine giriş mührünü vurdu. Sıra benim pasaport bilgilerimi bilgisayara girip ENTER tuşuna bastığında “doğum tarihi hatalı” uyarısı yapıldı. Gümrük memuru tarihe dikkatle bir defa daha baktı ve “bu pasaport kimin?” diye sordu. Ben de arabadan inip, “bir problem mi var komşi” dedim. “Evet, bu tarih ne?” dedi. Ben de “tarihte ne problem var? diye sordum. O da, “30 Şubat!” dedi. Ben de “evet, doğru. Türkiye’de öyle!” deyince, memur sanki çıldırdı. Olur mu öyle şey? Şubat ayı Türkiye’de farklı, Bulgaristan’da farklı olur mu?” dedi. Ben, kaydın hatalı yapıldığını, ancak resmi olduğunu, başka belgeler de ibraz ederek anlatmaya çalıştım. Tam olarak anladığını sanmıyorum ama “lanet olsun!” der gibi giriş kaşesi vurdu.

 

Bu yazı 403 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI