içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BİR YOLCULUK HATIRASI: YANLIŞ OTOBÜS

Yıl: 1977… 

Osmaniye Civarı Kanlıgeçit Mevkii…

SEÇ Turizm Tesisi…

Sümerbank Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu’nda Müfettiş Yardımcısı olarak çalışıyorum. Teftiş Kurulu Başkanlığı, üyeleri için Bursa Merinos Fabrikası Sosyal Tesisleri’nde bir hafta süren bir eğitim semineri düzenledi. Seminer bitiminde memleketim olan Gaziantep’in İslâhiye ilçesine gidecek, akrabalarımı ziyaret edecek ve oradan da bildirilen yeni görev yerime geçeceğim. Birlikte olduğum arkadaşların biri de Kahramanmaraşlı… Bana, “aynı otobüsle Kömürler’e kadar birlikte gidelim” dedi. Ben de, şimdi hatırlamıyorum, her nedense, onunla birlikte seyahat etmek istemedim. Bir yolunu bulup şimdiki adı Nurdağı olan Kömürler kavşağında inmek üzere, Gaziantep’e giden SEÇ Turizm otobüslerinden, onun gideceği saatten 2 saat önceki servisine birine bilet aldım. Terminale gelip, valizimi bagaja verdim. Daktilo makinemi da yanıma aldım.

Sabaha karşı Pozantı’da bir tesiste durduk. Çorba içmek için içeri girdiğimde kuyumculuk da yapan bir öğretmen arkadaşımla karşılaştım. İstanbul’dan geliyormuş ve o da SEÇ Turizm firmasının yolcusu… Onun otobüsü benden önce mola verdiği için hareketleri de benden önce oldu. Gittiler. 10 dakika sonra da benim bindiğim otobüs hareket etti.

Güneş iyice doğduğu sırada Osmaniye’den Bahçe’ye giden yol üzerinde o zamanki adıyla Kanlıgeçit mevkiinde bulunan SEÇ TURİZM TESİSİ’ne gelip tekrar yarım saat mola verdik.

Buraya kadar her şey normal…

Pozantı’da karşılaştığım arkadaşım ile burada da karşılaştık. Benden önce gelmişler… Çay içtik, sohbet ettik. Otobüsün hareket edeceğini bildiren anons yapıldı ve arkadaşım:

— Benim otobüs kalkıyor, İslâhiye’de tekrar buluşalım” dedi.

Kalktık… Ben, sözüm ona, onu yolcu edeceğim, 10 dakika sonra da bizim otobüs hareket edecek. Tesisin dışına çıktığımızda ne görelim? Sadece bir adet otobüs var… İki ayrı otobüsle geldik ama otobüs tek… Arkadaşım heyecanlandı…

— Eyvah, ben otobüsü kaçırdım! Araçta kuyumcu malzemeleri var… Şimdi ne yapacağım ben, mahvoldum.

Diye hayıflanırken bir de baktım ki “kaçan”, benim otobüs! Hayret… Her iki otobüs de burada yarım saat mola veriyor ve normal şartlarda benden önce gelen otobüs benden önce hareket etmeli… Yani otobüsü kaçıran arkadaşım olmalı… Öyle olmadı. Kaçan benim otobüsmüş… Ne hikmetse benim otobüs, 20 dakika durup, yolcuların eksiği var mı yok mu kontrol etmeden, tesisten ayrılmış. Şimdi düşünme sırası bana geldi.

Arkadaşımın bindiği otobüse binerek, Onu Nurdağı’da indirip 70 km ilerideki Gaziantep Otobüs Terminali’ne gittim. Benim otobüs, yolcularını bırakmış ve valizim de emanete verilmiş. Fakat daktilo makinem içerideki rafta kalmış. Orada unutulmuş… Otobüsün nerede olduğunu buluncaya ve daktilo makinemi buluncaya kadar taksiyle birkaç saat dolaştım. Bulduktan sonra İslâhiye’ye giden dolmuşa binip 2 saatlik bir yolculuktan sonra (yaklaşık yarım günden fazla bir zaman zayi ederek) menzile ulaştım.

İşte böyle… 

Arkadaşını “eken”, sen misin?

Bu yazı 154 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI