-
Yönetim Bilimci Yazar Mehmet Emin AKSOY
Tarih: 03-06-2025 12:27:00
Güncelleme: 03-06-2025 12:27:00
Demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi olarak tanımlanır. Teorik olarak bir millet, kendi geleceğini kendi iradesiyle belirler. Ancak bu idealin pratikte ne ölçüde gerçekleştiği günümüzde ciddi biçimde sorgulanmalıdır. Gerçekten halk mı karar veriyor, yoksa kararlar çoktan küresel güçlerin masa başında mı alınıyor?
Ukrayna örneği, bu soruya somut bir cevap gibi görünüyor. Rusya’ya karşı özgürlük mücadelesi verdiğini düşünen Ukrayna halkı, uzun süren savaşların ardından anlaşma masasına oturduğunda, elinde ne kaldığını sorgular hale geldi. ABD, ateşkes karşılığında Ukrayna’nın yeraltı kaynakları üzerinde söz sahibi olmayı teklif etti. Rusya ise işgal ettiği şehirlerin kendisine bırakılmasını talep etti. Ukrayna lideri bu şartlara önce şiddetle karşı çıktı; ancak artan baskılar karşısında geri adım atarak müzakerelere yeniden katıldı.
Burada şu soruyu sormadan geçemeyiz: Ukrayna halkının kendi kaderini tayin etmesine gerçekten izin veriliyor mu? Aynı soruyu Irak için de sorabiliriz. Bu ülkenin zengin petrol yataklarını gerçekten halk mı kullanıyor, yoksa küresel enerji devleri mi? Libya, Suriye, Afganistan... Liste uzayıp gidiyor.
Bu örnekler bize şunu gösteriyor: Yerel siyaset, ulusal ve küresel gerçeklikten bağımsız düşünülemez. Siyaset, giderek dev bir satranç oyununa dönüşmüş durumda. Bu oyunun kurallarını halk değil, büyük oyuncular belirliyor. Stratejileri onlar yazıyor; piyonlar ise sadece yönlendiriliyor. Şahların hangi hamleyi yapacağına piyonlar karar veremiyor. Tahtadaki hamleleri yöneten görünmez bir akıl var. Bu kimine göre “üst akıl”, kimine göre yalnızca kendi çıkarlarını önceleyen güç odakları.
Elbette bu soruların cevapları sistemin derinliklerinde gizli. Gerçek demokrasi, sadece seçim sandığına gitmekle sınırlı kalırsa; medya, ekonomi ve güvenlik araçlarıyla yönlendirilen bir tiyatroya dönüşebilir. Önemli olan; halkın bilgiye erişim hakkının korunması, medyanın bağımsız olması ve dış müdahalelere karşı milli iradenin güçlendirilmesidir.
Aksi halde, hangi ülkede yaşıyor olursak olalım, oynadığımız oyun aynı kalır: Satranç tahtasında kimlerin taş olduğunu değil, taşları kimin oynattığını sorgulamalıyız.